18 Nisan 2007 Çarşamba

Acıların Sıçanı Hamza(Hamtaroo)

Bölüm 1

Soğuk bir sonbahar akşamıydı. Hamza; Hamster ailesinin 52. çocuğu olarak dünyaya gözlerini açmıştı. Etilerde bir hayvan dükkanında doğmuştu. Zeki bir çocuktu. Büyüyünce bütün Hamsterlar için büyük bir lunapark kuracaktı.

O gün, Hayvan dükkanında beraber yaşadıkları Kartal; her gün yaptığı gibi kafesinden kaçmaya çalışıyordu. Ne olduysa o gün oldu. Hamza'nın ailesiyle birlikte yaşadığı kafes Kartal'ın debelenmeleriyle yere düşüp kırılmıştı. Hamza'nın ailesi Kartal'dan kaçışıyorlardı. Bu sırada olabilecek en kötü şey oldu. Kartal, Hamza'nın babasını pençelerinin arasına alarak dükkanın kapısından çıkarak gök yüzünde kayboldu. Hamza genç yaşta babasını kaybetmişti.

Artık Hamza'nın ailesine en büyük abisi ve annesi bakıyordu. Anne Hamster, Kartal'ın debelenme sırasında kafeslerinde açtığı bir deliği keşfetmişti. Bu delikten akşamları geçerek dolaptan çekirdek ve peynir kaçırıyordu. Ama kader bu ya hayvan dükkanının sahibi dolaptan malzemelerin azaldığını farketmiş ve bunu yapanların fareler olduğunu varsayarak dolaba giden yola fare kapanı kurmuştu. Anne Hamster bu kapanı fark edemeyerek kapana kısılmıştı. Hamza küçük yaşta hem annesiz hem de babasız kalmıştı.

Abileri anne ve babaları vefat ettiği için aileye bakamaz oldular. Aile üyelerini diğer amcalarının yanlarına gönderdiler. Hamza da doktorluk okumuş amcasının yanına gitmişti. Amcası babasından yaşlıydı. Tıp okumuştu. şimdi ise bir laboratuvarda kobay fareliği yapıyordu. ışi çok iyiydi. SSKsı yemeği vardı. Zaten geceleri de laboratuvarda kalıyordu. Rahatı yerindeydi.

Hamza amcasının yanına geldiğinde, onu çok sevmişti. Hamza amcasına ve ortamına ısınmış, amcası da Hamza'yı sevmişti.

Hamza gün geçtikçe büyüyor, ergen bir Hamster oluyordu. Gençti. Deli doluydu. Kendine çok ilginç bir meşgale edinmişti. Kendi kafesi diğer fare kafeslerinden daha yüksekteydi. Oradan Hemşirelerin göğüs aralarını dikizliyor, " Acaba o aralığa atlasam ne olur diye düşünüyordu?".

Bu düşüncesini hayata geçirmeye çabalıyordu. Kafesinin kapısı zaten her zaman açıktı. Çünkü ona farklı bir test uyguladıklarından kapısını kapatma ihtiyacı duymuyorlardı. O gün gelmişti. Hemşireler yine gelmiş farelerin üstünde yaptıkları incelemelere başlamışlardı. Hamza rafta iyice geriye giderek kendince hız aldı. Kendini boşluğa bıraktı. Korkuyordu ya yere düşersem diye. Ama yaptığı hesaplara göre tam olarak göğüs arasına düşmesi gerekiyordu. Ve işte beklenen oldu. Hamza gözlerinin açtığında o çok istediği yerdeydi. Ama kendini rahat hissetmiyordu. Çünkü hemşire onu kuyruğundan dışarı doğru çekiyor ve çığlık atıyordu. Göğüs arasında ancak bir dakika kalabilmişti. Ama o da yeterliydi.

O akşam hemşireler bu farenin yapılan testlerden dolayı aklını yitirdiğini ve onu uyutmak gerektiğini konuşuyorlardı. Bunu amcası duymuş ve duyduğu anda da Hamza'ya söylemişti.

Bölüm 2

Hamza amcasının yanında tuzu kuru şımarırken, Hayvan dükkanında kalanlar ise sefil halde yaşamaya çalışıyorlardı. Abilerinden birkaçı kötü işlere bulaşmıştı. Artık hepsi birer lağım faresi olmuşlardı. Artık aileye ablaları bakıyordu. Onlar da annelerinin fare kapanında vefat etmesinden sonra daha temkinli davranıyorlardı. O yüzden dolabın yanında bir fareyi kendilerine yemek getirmesi için ayarlamışlardı. Ama bu alış veriş tabi ki karşılıksız olmayacaktı.

Akşamları bakkal farenin evinde kalıyorlar, sabahleyin de eve yemekle dönüyorlardı. Bu durum Hamza'nın kardeşi tarafından pek hoşnut karşılanmıyordu. Ve o gün artık canına tak etmişti. Kendine ucu sivri bir kürdan bulmuştu. Artık kararlıydı. Ablalarını ve o kötü fareyi ortadan kaldıracaktı. Olan oldu. O sinirle bakkal farenin evine gitti ve evdeki ablalarını ve fareyi hızlı kürdan darbeleriyle öldürdü.

Ev artık darma dağın olmuştu. Diğer dişi Hamsterlar da kötü yola düşmüştü. Onlar da Karaköy altındaki lağımlarda yaşamaya başlamıştı.

Bölüm 3

Hamza amcasından olanları duyunca kulaklarına inanamadı. Uyutmayı, Hamza daha hiç duymadığı için güzel bir şey sanıyordu. Ama uyutmanın uyuşturucu bir maddenin yoğun dozda verilerek öldürme olduğunu duyunca korkmaya başladı. Amcası ona korkmamasını çünkü bir kaçış yolu varlığını bildiğini söyledi. Planları hazırdı. Gece yarısı kontroller bitince amcası yolu gösterecekti. Amcası Hamza'yı diğer kardeşinin yanına göndermişti. Çünkü Hamza yanına geldiğinde Hamza hem çalışıyor hem de okuyordu.

Hamza o akşam kaçmıştı. Ama çok korkmuştu. Ayrıca evi de merak ediyordu. Neler olmuştu acaba evde ablalarını abilerini kardeşlerini merak ediyordu. Diğer amcasının yanına gittiğinde ilk işi diğer kardeşlerini sormak oldu. Duydukları onu çok sarsmıştı. Ailesi dağılmıştı. Dünya artık yalan dünyaydı. Bu dünyaya bir oyun oynaması gerekliydi. Bu amcası bilgisayar mühendisliği okumuştu. Bilgisayar faresi olarak bir yazılım şirketinde çalışıyordu.

Bölüm 4

Hamza artık bir internet faresi olmuştu. Gündüzleri amcasıyla beraberdi. Geceleri ise internetin en korku salan Hackerı "THEmice"dı. Ama doktor amcasının yanında aldığı ilaçlardan dolayı gündüzleri bazen dengesiz hareketler yapıyordu. Bilgisayar kablolarını kemiriyordu. Bir gün THEmice olarak yaptığı hackerlıklardan dolayı polis amcasının çalıştığı yazılım şirketine soruşturma açtı. Yapılan saldırılarda kullanılan IP adresleri bu şirketin IPleriydi. şirket çalışanları şaşırıyorlardı. Çünkü şirket gece yarısı açık olmamasına rağmen yapılan bütün saldırılar gece yarısı olmuştu. şirket bulundukları binadan taşınmaya karar verdiler.

Bölüm 5

Hamza, okulunu birincilikle tamamlamış; yaz tatili için Ankara'ya dayısının yanına gitmişti. Amcası çiftçilikle uğraşıyordu. O bir tarla faresiydi. Köyde yaşam şartları ağır olduğundan çocuk sayısı azdı. Toplam on çocuğu vardı. En büyük çocuğu Harundu. Ona arkadaşları Pikaçu da derlerdi. Hem tüyleri çok sarıydı. Hem de biraz dengesizdi. Çünkü Harun'a küçük yaşta yıldırım çarpmıştı. Harun, mucizevi olarak o yıldırımda ölmemişti. Ama yoğun elektrikten tüm tüyleri sararmıştı. Daha sonra kendinde elektrik yüklü olduğunu da keşfetti. Fakat bunu fazla kimse bilmiyordu.

Hamza ile Harun iyi anlaşmıştı. Çünkü dayısına ilk kez geliyor ve Harun'u ilk kez görüyordu. Hamza Harun'da bir dengesizlik olduğunu hissediyordu. Ama kendinde de bazı şeylerin düzgün olmadığının farkına varıyordu. Buna sebep olan şeylerin test için aldığı ilaçlarla, kemirdiği bilgisayar kablolarından dolayı kapıldığı elektrik akımı olabileceğini tahmin ediyordu. Ki tahminin de haklıydı; aldığı ilaçlar onun vücudunda olumlu mutasyonlara yol açmış ve aldığı elektrik akımı da bu mutasyonların oluşumunu hızlandırmıştı.

Değişimin farkına varıyordu, ama bunu kimseye açıklayamıyordu. Bir gün Harun'u şakasına kızdırmıştı. Fakat, Harun bunu ciddiye almış çok sinirlenmişti. Bu sırada Harun'un, farkında olmadan vücudunun üstünden elektrik akımı geçmeye başlamıştı. Sesi elektrikli gelmeye başlamıştı. Hamza Harun'a ne olduğunu anlayamıyordu.

Bölüm 6

Hamza ile Harun o gün bütün özelliklerini anlatmıştı birbirine. ıkisi de mutasyonluydu. X-Men filminden etkilenerek kendilerine X-Ha olarak isim koymuşlardı.

Yaz tatilini çok güzel geçirmişti Hamza. Bir kızdan da hoşlanıyordu. Ama ne kadar sapık ruhlu da olsa kendi içindeydi bu sapıklık. Hoşlandığı kıza bir türlü açılamamıştı. ıçi içini kemiriyordu. Ona aşkını söylemeliydi. O gün artık dayanamadı ve kendinin ve Harun'un gazlamalarıyla kızın yanına gitti. Ama çok utanıyordu. ılk defa bir kıza aşkını itiraf edecekti. Harun ona çok destek oluyordu.

Kızın yanına gitti. Adı Neşe'ydi. Çok güzel bir ismi vardı. Adını öğrenmişti. Fakat gerisini nasıl getirecekti. Utancından yerin dibine girecekti. Kekeliyordu.
"şey... Neşe... Bi... Bi.. şey diyecem. Sa... Sa... Sana."

Neşe'de Hamza'nın farkını anlamıştı. Çünkü o utanç sırasında yanaklarından küçük küçük elektrik atmaları oluyordu. ılk gördüğünde korkmuştu. Ama alışmıştı. Onunda kendi gibi olduğunu anlamıştı. Ama bunu Hamza'ya daha söyleyememişti. Nasıl söyleyecekti ki? ılk defa karşılık konuşuyorlardı. Neşe de Hamza'dan hoşlanmış etraftan bilgi toplamıştı.

O iğrenç ve bir o kadar da mutlu günü atlatmıştı Hamza. Neşe'ye ondan hoşlandığını söylemişti. Daha fazla da konuşmuşlardı. Neşe kendisinin de mutasyonlu olduğunu söyleyince Hamza daha da çok ilgi duymaya başlamıştı.

Neşe, daha küçük bir fareyken Ankara'nın çorak tepelerinde bir şeyler kemirmişti. O kemirdiği şey Uranyum Cevheriydi. Aksilik bu ya o günler de Büyük enerji hatlarından birinde kablo kopmuştu ve Neşe'nin yakınına düşmüştü. Neşe'yi ablası baygın halde 3 saat sonra bulmuştu. Neşe'nin bedeni çok soğuktu ama nefes alıyordu. Neşe'yi ısıttılar ve iyileştirdiler.Neşe de mutasyonlu olduğunu bir gün aynada yüzünde çıkan sivilceye çok kızdığı zaman anlamıştı. Çünkü o sivilceyle oynayınca hafif bir elektrik akımı oluyordu. Ayrıca çok da sinirliydi. sivilceleri sevmiyordu.

Bölüm 7

Hamza ile Neşe o yaz tatilini çok güzel geçirmişti. Bu sırada amcası ona çok güzel efsaneler anlatmıştı. Hem Harun'un hem de kendi durumunun nedenlerini açıklıyordu bu hikayeler. Ama gerçekliğini tam olarak bilmiyordu ne de olsa efsaneydi onlar.

Bu durum onun meraklanmasına neden oluyordu. En yakın zamanda Mısır'a gitmeliydi. O piramitlere zaten ilgi duyuyordu. Amcasının anlattığına göre soylarının da Mısır'da seçilmiş sıçan ırkından olduğunu öğrenince bu efsanenin gerçek olup olmadığını araştırmak için Mısır'a gitmeliydi. Her şey iyiydi güzeldi; ama nasıl gidecekti?

Mısıra gitmek için ne yapmalıydı? Hemen aklına okuduğu geldi. Çok çalışkan bir sıçandı Hamza. Lise sona gidecekti bu sene bu araştırmaları unutmak zorundaydı. Çünkü SÖSS(Sıçan öğrenci seçme sınavı:P) sınavına girecekti.Bu sene çok çalışıp başarı burslarıyla Mısır'a tatile gidebilirdi.

Hamza o sene çok çalıştı. O yıl Söss sınavında birinci oldu ve SıçanSA üniversitesine tam burslu olarak girdi. Ve o an geldi. Mısır'a giden 06:00 uçağındaydı.

Çok heyecanlıydı. Hem ilk defa yurtdışına çıkıyordu hem de o çok görmek istediği yere gidiyordu.Kafasından da amcasının anlattığı efsane geçiyordu.

"Çok uzun zaman önce insanlarla birlikte konuşmasını bilen kediler ve sıçanlar vardı. İnsanlar dünyayı gelecek nesiller için ayarlıyor kedileri de bunlar için bekçi tutuyorlardı. Ama kediler bu bekçiliği bencillik içinde kullanıyor bütün kaynakları kendileri için kullanıyordu. Fareler ise o zamana kadar kedi ve insanlarla dost geçinen ırklardandı. Ama kediler akıllıydı. Yaptıklarını insanların farketmesi zordu. Ama fareler küçük boyutlu yaratıkları olduğu için kedilere farkedilmeden kedileri izleyebiliyorlardı. Kedilerin bütün kötülüklerini insanlara anlattı fareler. Ama kediler insanları kandırdı. İnsanları kedileri daha çok sevdi sıçanlardan nefret etti. Onları iğrenç buldu. Kedilerde fareleri buldukları yerde yemeye and içtiler. İşte biz bu ırkın temsilcileriyiz ve çok uzun zaman önce kedilerden alamadığımz öcü senin ve Harun'un bu özellikleri sayesinde alacağız." demişti amcası.

Uçak yere tekerleklerini dokunduruyordu. Hamza'nın içi içine sığmıyordu...

Bölüm 8

Hamza sonunda Mısır'daydı. Ama ne yapacağını bilmiyordu. Gerçi amcası ona bir kaç numara vermişti Mısır'a gidince araması için onu bulup arayacaktı.
Bir telefonu klübesine gitti. İlk numarayı çevirdi, meşgul çalıyordu, ikinciyi aradı bir malikane çıktı.
Hamzayı karşılayan sesten ürkmüştü Hamza. Soğuk bir sesti telefon sesi, makina sesi gibiydi. Ben Hamzayım diyebildi Hamza zorlanarak. Sonra başka bir yere bağlandı ses. Amcası bu konu hakkında bir şeyler söylemişti Hamzaya. Hamza ikinci bölüme geçince "Kittun" dedi ve beklemeden üçüncü bağlantıya geçti. Bu bağlantı konuşmaya başladı.

Telefondaki ses:
" Bu bağlantı birinci derecede güvenli bir bağlantıdır. Takip edilemezdir. Siz Hamtaro olmalısınız." diye başladı konuşmaya. Sesin Türkçesi çok düzgündü. Hamza çok ürküyordu. Ama bir yandan da heyecanlanıyordu daha da fazla. Anlamadığı tek kısım ise ona neden Hamtaro diyorlardı. Bu konu hakkında amcası hiç bir açıklama yapmamıştı. Bildiği tek şey Hamtaronun bir Japon çizgi filmi olduğuydu.

O sırada kafasına bazı şeyler dank etti. Yoksa bu çizgi film bazı şeyleri ortaya çıkarmak için mesaj gönderim amacı mı güdüyordu? Aklına bir sürü takılmıştı. Onun amacı sadece kazandığı bursla güzel bir Mısır tatili geçirmekti. Fakat geçmişi hiç de yalnız bırakmaya niyetli değildi.

Hamza otele yerleşti. Yemek salonuna geçerek mükemmel yemek mönüsünden karnını bir güzel doyurdu. Sonra odasına çıkarak bütün yolculuğun yorgunluğunu atmak için uyudu.

Telefon çalıyordu. Hamza zar zor uyandı telefonu açtı. O mekanik sesti arayan.
" Ulu Hamtaro, bugün sizin şerefinize konsülün toplantısı yapılacaktır. Lütfen teşrif ediniz. Sizi bir arabayla saat 12:00da otelin önünden alacaklar." dedi. Hamza saate baktı. Saat sabahın beşiydi. Fazla uyumamıştı. Saat 12 civarı yatmıştı. 5 saat kadar anca uyumuştu. Ama hala yorgundu. Yeniden uyumaya karar verdi. Saatin alarmı saat 09:00 çalmaya başladı. Kapı çalınıyordu. Oda servisi olduğunu söyleyen bir ses kapıyı çalıyordu.
"Gir." dedi hamza.
"Kahvaltınız efendim."
"Teşekkürler" dedi hamza. Hemen kalktı yataktan duş aldı ve kahvaltısını yaptı. Otelin lobisine inip Mısırla alakalı kitap ve broşürlerin olduğu bölüme giderek bu kitapları inceledi.

Bölüm 9 (Tahmini Final Bölümü)

Hamza Mısır'a geleli 2 hafta olmuştu. Ancak o mekanik sesle cevap veren telefon görüşmeleri hariç hiç bir konuşma olmamıştı. En son görüşmede hamzaya ya da nam-ı diğer Ulu Hamtaro'ya biz her yerdeyiz. Bizi kendi içinde bulacaksın demişti. Aslında Hamza kızıyordu da. Ama haklıydı; o kadar yoğun bir sınav döneminden sonra adam akıllı bir tatil yapayım derken deli bozması işlerle uğraşıyordu...

Tur rehberi Hamza'yı bugün piramitlere götüreceğini söyledi. Giza, Keops ve diğer piramitleri dünya gözüyle görecekti. Bu yoğun karamsarlık düşünceleri içinde aldığı en güzel haberdi bu.

Sabah erkenden kalktı ve hazırlandı Hamza. Tur için rehberi bekliyordu otelin lobisinde. Heyecanı yüzünden belli oluyordu. İçinde çok karışık duygular vardı. Bir zamanlar rüyalarında dahi göremediği yapıların yanında olacak hatta izinler dahilinde içine bile girecekti.

Tur rehberi ile yolculuktan sonra piramit alanına varmışlardı. Tur rehberi onu bazı alanlarda inceleme için yalnız bırakıyordu. Mısır Hiyeroglifleri içinde hep insanlar köpekler kediler ve farelerle birlikte resmedilmişti. Amcası o dilin çok ağır olduğunu ama Hamza'nın bu dili doğuştan bildiği için rahatlıkla okuyabileceğini söylemişti. Bu lafa pek inanmıyordu Hamza. Ama hiyerogliflerin ne demek istediğini anlayınca gerçeği ve kendi gücünü farketti.

Hiç yorum yok: