12.12.2012 saat 8.30
"NASA’nın yaptığı açıklamalara göre büyük güneş
patlaması 15.50 civarında gerçekleşecek ve 10 - 15 dakika içerisinde dünyaya
ulaşacak.
Etkileri 2050 yılı
yazına kadar sürecek karanlık bir süreç bizleri bekliyor." dedi Fatih
Portakal Fox Sabah Haberlerinde. Bütün ziynet eşyalarımızı iki gün önce banka
kasasından çektik karımla beraber aldığımız kararla. Çünkü güneş patlamasının
ilk etkileyeceği şey tüm elektronik sistemler olacaktı açıklamalara göre...
Bunun sonucunda da ilk yağmalanacak yerler tüm güvenliği elektronik ağlarla
yapılan bankalar olacaktı.
13.12.2012
Dün belirtilen saatten hemen hemen beş dakika sonra yani
saat 15:55te güneşte patlama gerçekleşti ve 16.05 gibi patlamanın ilk dalgası
dünyaya ulaştı. Ofisteki dizgici Yalçın'ın bilgisayarı bir daha açılmamak üzere
kapandı. Akşam eve gitmem çok zor oldu. Çünkü yarı otomatik olan elektronik
kontrollere sahip araçların tamamı yolda kalmış, el yordamıyla yol kenarına
çekilmeye çalışılıyordu. Allahtan, belediyenin eski kırmızı otobüsleri ile halk
otobüsleri yürüyen aksamlarında elektronik parçaya sahip değildi ve hareket
edebiliyorlardı. Eve vardığımda saat 22:45i gösteriyordu. Meltem, sevgili
karım, korkudan uyuyamamış benim gelmemi beklemişti.
14.12.2012
Sabah 5 gibi evde bulunan mekanik alarmlı saatle uyandık.
Telefon bugün açılmıştı. Ama dünden başlayan çekememezlik bugün de devam
ediyordu. Kışın soğuğundan etkilenmemek adına parkamı, atkımı ve eldivenlerimi
giydim. Bunu neden mi yaptım; çünkü
elektronik aksamlı otobüsler dünden beri çalışmıyor. İETT’nin eski kasa
otobüslerini trafiğe çıkaracağını tahmin ediyorum. Daha da kötüsü köprüden
yürüyerek geçeceğim, daha bir buçuk ay önce Avrasya Maratonu’nda yaptığımız
gibi.
Biraz yürüme, biraz otobüsle 10.30 gibi vardım iş yerine.
Kriz toplantısı yapılıyordu. Maaşlarınız ödedi ve dağıldık. İşim yoktu artık.
Eve de yine aynı yolla 22.30 gibi vardım.
15.12.2012
Sabaha Aralık ayını soğuk bir öpüşüyle uyandık. Donmuştuk,
çünkü elektrik hala gelmemişti ve dolayısıyla kombi de çalışmıyordu. Eşofmanlarımızın
üzerine kazakları giyince biraz ısındık. Hemen kahvaltı etmeye çalıştı. Çayı ısıtmak
için dün eşim piknik tüpü almıştı ve tam olarak kullanmayı bilmiyordu. Ben durumu
kotardım ve çayı ısınmaya koyduk. Markete gittik ve kuru bakliyat ve makarna
stokladık. Çünkü elektrik yoktu, ortalık soğuktu ve tüm elektronik eşyalar neredeyse
çalışmıyordu.
16.12.2012
3 gün geçti, elektriksiz, elektroniksiz… Meğer ne kadar da
bağlanmışız bu yaşama… Bilgisayar yok, televizyon yok, cep telefonu yok… En
önemlisi elektrik yok…
Bu olay bizim gibi bir sürü kişiyi habersiz yakaladı. Aslında
habersizlik değildi bu; klasik Türk vurdumduymazlığıydı. Bana bir şey olmaz
demekti bu. Şu an tek düşündüğüm mal varlığımı bankadan kurtarmış olduğumdu. Çünkü
bankaların hali haraptı.
Akşam kayınbabamlara gittik ve onlarda kaldık, evleri
kömürlü kalorifer sisteminde olduğundan sıcaktı. Biz de ev için soba
bakıyorduk, ama Kadıköy’ün nezih bölgesinde olmanın acı gerçeği bizi
karşılıyordu; soba satan bir dükkân yoktu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder